TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Her şair kendini yansıtır

Şair Mehmet İş ile şiire başlangıç hikayesi üzerine söyleşi gerçekleştirdik. Şair, söyleşimizde tamamladığı 2 kitabının daha ilerleyen günlerde raflarda yer alacağının müjdesini verdi

Haber Giriş Tarihi: 11.12.2017 06:20
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Her şair kendini yansıtır

ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ

Trabzon doğumlu şair Mehmet İş ile yazıya başlangıç hikayesini konuştuk. İlk şiirinin 15 yaşında yayımlandığını dile getiren şair, yıllarca üretmeye ve yazmaya devam etti. 1994 senesinde biriktirdiklerini kitap haline geçirmeyi düşünürken bu fikirden son anda vazgeçti. Ta ki 2016 yılına kadar. Geçtiğimiz yıl ilk eseri olan “Ayrılık ihanettir” adlı kitabını yayımlayan şair, iki kitabının son aşamaya geldiğini müjdeleyerek 2018 yılında yayınlanacağı tarihin netleşeceğini söyledi

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Öncelikle benimle söyleşi yapmak istediğiniz için şahsım adına teşekkür ederim. Ben, Trabzon’un Güneyce köyünde dünyaya geldim. Lise ve üniversiteyi de orada tamamladım. Elektronik mühendisiyim. Yıllarca özel sektörde yazılım mühendisi olarak çalıştım. Şu an Ankara’da ikamet etmekteyim.

İLK ŞİİRİNİ 15 YAŞINDA YAZDI

Yazar olma süreciniz nasıl gelişti? Sizi yazmaya ne itti?

İlk şiirim1978 yılında Türk Edebiyatı dergisinde yayınlandı, 15 yaşındaydım. Üniversite yıllarımda Trabzon’da yayın yapan Karadeniz Gazetesi’nde 4 yıla yakın kültür sanat sayfası yönetmenliği yaptım. Çeşitli derneklerde ud çaldım.

Kitaplarınızı ortalama ne kadar sürede tamamlıyorsunuz?

1994 yılında iki şiir kitabı yayınlamaktan son anda vazgeçtim. O döneme kadar yazdığım şiirleri ancak 2016 da kitaplaştırabildim. Yani ilk şiir kitabımın çıkması tam yirmi beş yıl sürdü. Bu kitapta 46 şiir var ama aslında bu kitabın özünde binlerce şiirin ölüsü yatıyor.

İÇİ DOLDUKÇA KAĞIDA DÖKÜYOR

Yazmaya başladığınızda bu iş nasıl oluyor, nasıl ilerliyorsunuz?

Öncelikle çok okuyorum. İnsanlar ve olaylar ile iç içeyim. Bu olaylar yüreğimi dolduruyor. Rahmetli Şair Dr. Behçet Aysan’ın da dediği gibi “Gün gelir yüreğimi taşıyamaz olurum.” Şiirde o zaman işte bana gelir.

İlk kitabını 2016’da çıkarttın. Bu sana ne hissettirdi?

Benim açımdan yaklaşık çeyrek asır kadar geç kalmış bir eylem olmasına karşın, çok heyecanlandığımı söylemeliyim. Yıllarca sayfalar arasında kalmış onlarca şiir, kitaplaşarak artık gün yüzüne çıktı. Yaşadığım ve yaşatmaya çalıştığım duygular şimdi bu kitap sayesinde belki de başka gönüllerde yaşayacak, bu da beni mutlu ediyor. Buruk da olsa.

ŞİİRE KÜSMEDİ, YILMADI

Akabinde şunu sormak isterim. Madem bu kadar dolmuştunuz, neden şiirlerinizi kitaplaştırmanız bu kadar uzun sürdü?

Bir kaç kez şiirlerimi kitaplaştırma düşüncem oldu ama bunu çeşitli sebeplerle gerçekleştiremedim. Birlikte yürüdüğümüz birçok şair arkadaş, seksen yılının sonlarına doğru ilk kitaplarını yayınlamıştı bile. Ancak Ankara’daki kitapçıların raflarında arkadaşlarımın şiir kitaplarını maalesef göremiyordum. İlginçtir ki ödüllü kitaplar bile raflarda yoktu. Bu durumu o yıllarda beni oldukça fazla etkiledi. Şiire küsülmez tabi ki… Ama şiir dosyalarımı bir süreliğine “rafa kaldırdım”.

Birinci yeni ve sonrası dönemi anımsatan bir şiir politikasına sahipsin. Bu bilinçli bir seçim mi?

Ben temel anlamda Atilla İlhan’dan çok etkilendim. Oktay Rıfat, Cemal Süreya ve Özdemir Asaf’ı da sayabilirim. Ve Louis Aragon. Ben hangi şiiri okursam okuyayım, dönüp dolaşıp bir Atilla İlhan şiiri okumadan noktayı koyamıyorum hala! Ben şiirde akımlara, kuşaklara, tiplere, ölçülere, karşıyım. Duygu özgürdür ve özgür olmalıdır şiir gibi. Gerçek duygular da zaten doğanın yasaları gibi ahengini korur. Gerçek duygular asla rahatsız edici bir gürültüye dönüşmez. Gerçek duygular etkileyicidir ve etkindir.

İYİ ŞAİR, KÖTÜ ŞAİR DİYE BİR ŞEY YOK

Sokaktaki insanın günümüz şiiri ve şairi ile arası nasıl?

Kitapçı raflarında sadece Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Yahya Kemal, Atilla İlhan, Ahmet Arif, Orhan Veli, Ümit Yaşar Oğuzcan, Cemal Süreya, İsmet Özel gibi ustaların şiir kitapları var. Topluma mal olmuş ustaları bir yana koyacak olursak bir de belirli ve malum zümrelere mensup bilindik bir kısım şairlerin kitapları sadece göze çarpıyor. Çok şiir kitabı çıkıyor. Peki neden şiir kitapları bir kaç şair hariç baskı üstüne baskı yapmıyor? Neden çok iyi şiir ve şairler de bu kalabalıkta yok olup gidiyor?

Çünkü uzun yıllardır şiir, şiir tüccarlarının elinde esirdir! İyi şair, kötü şair yoktur; senin şairin benim şairim vardır! Sonuç ortadadır. İyi bir şiir eleştirisi geleneği oluşturamadık. Eleştirmenimiz yok. Kimsenin de istediği yok zaten. Tanıtıcılar yetiyor.

HEPİMİZİN GÖREVİ

Yazdıklarınızda ne kadar kendinizi yansıtıyorsunuz?

Her şair yazdığı şiirlerin içine biraz kendini koyar. Çağa sanıklık ve tanıklık etmek her insanın görevidir aslında… Edebiyatçı, şair, yazar, sanatçı ve genel anlamda aydınlarda bu fazlasıyla vardır. Toplumun ve insanların sorunlarıyla içselleşir. Bunun nedeni; onları sahiplenmek, onların da sosyal sorumluluğunu almak ve bunun çaresizliğini yaşamaktır. Ben hem kendimi hem de insanların ve olguların bendeki yansımasını şiirlerime aktarırım. Ama bunu medyatik düzeyde yapmam.

BU İŞİNDE TÜCCARI VAR ARTIK

Türk insanı sizce yeterince okuyor mu?

En son İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’nda imza günüme katıldım. Genel anlamda izdiham vardı. İnsanlar fuar alanına girmek için uzun uzun kuyruklar oluşturdu. Her yaştan insan vardı. Bunların amacı gezmek olsa oraya kadar zahmet etmezler, başka bir yer bulabilirlerdi. Demek ki; toplumun büyük çoğunluğu okumak için bu kadar zahmete katlanabiliyor. Okumuyor demek bu anlamda haksızlık olur. Sorun ne okuduğunda. Ona ne sunuluyorsa onu okuyor haliyle… Bence sorgulanması gereken, okura ne sunulduğudur. Bunu anlamak için en yakın kitapçıya gidip raflarına bakmakta fayda var. Problemin burada başlayıp burada bittiği görülür. Kitap kartelleri öyle küçümsenecek kadar az değildir. Bunlara şiir edebiyat tüccarı demek bile yeterli değildir.

SANATÇININ DEĞERİNİ YAŞARKEN ANLAMALI

Türkiye’de kitap yayınlamak zor mu? Yayınlanacak bir kitap ne gibi aşamalardan geçiyor?

Kitap yayınlamak her ülkede her zaman zor olmuştur. Ülkemizde ki bu süreçte aynıdır. Jack London’ın Marten Eden romanının kahramanı ünlü bir öykü yazarı olmak için yıllarını verir. Ama öykülerini yayınlatmak için Londra’nın ileri gelen ailelerinin birisinin kızı olan Ruth yardım edince yayınlanır. Zamanla meşhur olunca ortaokulda yazdığı yazılar bile yayınlanmaya başlar. Adam bu torpile dayanamaz ve kendini Times nehrine atar! Türkiye de Ruth yok, Times nehri de! Ben rahmetli Aziz Nesin üstatla 1985 yılında söyleşi yapmıştım. 1. Doğu Karadeniz Fuarı için Trabzon’a gelmişti. Aziz Nesin bana aslında şair olduğunu, şiir kitabını 1958 yılında çıkardığını, satmadığını, para kazanmak için düzyazılar yazdığını söylemişti. Ülkemizin bence gelmiş geçmiş en büyük yazarı olan Aziz Nesin’in bu sözü çok iyi irdelenmeli, eğitim planlamaları bunun ışığında yapılmalıdır. Çağımızda Ahmet Zeki Yeşil gibi çok yönlü ve üst düzey sanatçıysanız kitaplarınızı herkes yayınlamak ister ve kitaplarınız yediden yetmişe herkes tarafından alınır. Bu bir örnek tabi ki. Ama gerçeği yansıtması için yazmak istedim. Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü gitti. Umarım Ahmet Zeki Yeşil’in kıymeti gitmeden daha çok anlaşılır ve kitapları tüm okul kütüphanelerine konulur.

Bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için gazetemiz adına teşekkür ederim. Bu söylediklerinize ek olarak belirtmek istediğiniz bir şey var mıdır?

Sevgili Onurhan Alpagut sağ olun. Benim şiirlerimde gizli prozedi vardır. Yani sayısal ölçüde prozedik değildir ama içsel ses uyumu bestelenmek için çok uygundur. Bestelenebilir şiirlerin kitabımda fazla olduğunu düşünüyorum. Bana bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum; size ve İlkses Gazetesi emekçilerine...

ZAMAN YONTUSU

Hayallerimi devşirir devinimsiz bakarım

O her kuşakta moda,

O hep zaman yontusu.

 

Ezip geçer ne gelirse önüne

Kemik alır gömütlükten

kondu yapar.

Ülke döner kan gölüne.

Çiçeklidir örtüsü.

 

Kin doldurur bahçe sular.

Anlam çalar bakışımdan

bana satar.

Yıllar yılları kovalar,

bitmez tortusu.

 

Onda bulunmaz

merhamet ve ar.

Yakar / kül olur güller.

Külü yakar.

Utanırım onun yerine.

 

Ona göre herkes cahil

Bir o bilir cayır cayır

İster ki herkes dilene.

 

Saygı duymaz insanlık matemine

Alışkındır vatan, aydın ihanetine.

 

Bilirim sevmez Türkçeyi

Canlıları ve ülkeyi.

 

UMUDU SAKINCALI

 

Hüznünü yaşadım tüten aşların

Merdivenleri yalardı kokusu.

İmrendim,

kıskanmadım.

Asi gezdim gün be günü

Aç kalırım korkusu.

 

Sabahın Şubat köründe

Bahardan kalma fistanlı

Gördüm fırının önünde.

Belli, talihten yaralı.

 

Elimde sıcak ekmek

Bakıyor ürkek ürkek

Kara lastik yokluğuna ağlıyor

Yokluk ne demek.

Umudu sakıncalı.

 

Yanıtsızdır merhametin sorgusu.

İçtiğim oldu maşrapalardan / küstüm…

Sarhoş olmadım.

Olmayanı kaybetmenin olgusu.

Titreyen bakışlar üşüttü beni.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.