Teknoloji

El Sissi ile el sıkışmak: Erdoğan için U dönüşü mü yoksa gereklilik mi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Katar’da Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sissi ile tokalaşması ve ardından Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşebileceğini açıklaması, Türk dış politikasında köklü bir değişimin olduğunu gösteriyor. Şimdi herkes haklı olarak bunun bir U dönüşü mü olduğunu (ve eğer öyleyse, bu değişiklik politika yapıcılara olan güveni baltalıyor) veya bir gereklilik olup olmadığını tartışıyor.

Bu sorunun cevabını bulmak için Ortadoğu uzmanlarından Müslüman Kardeşler üyelerine kadar çeşitli kişilerin görüşlerini alma fırsatım oldu. Ortadoğu’yu inceleyen uzmanlara göre Mısır’da demokrasiye dönüş zor. El Sissi’nin kendisini destekleyen Arap rejimlerinin ve Batı’nın desteğiyle konumunu sağlamlaştırdığını ve el Sissi’nin güç kaybetmeyeceğini düşünüyorlar. Uzmanlar ayrıca 70 yıldır cunta tarafından yönetilen Mısır’da yönetimin halka geçmesinin pek mümkün olmadığını savunuyor.

Dolayısıyla ya eski Türk dış politikası devam edecek ya da ülke çıkarları adına bir yakınlaşma olacaktı. Daha önceki Türk dış politikasının çıkarlardan çok değerlere dayandığını hatırlamalıyız. Darbe varsa buna karşı çıkmak gerekiyordu ve hükümet de haklı olarak buna karşı çıktı.

Hatta iktidar, sözde demokrasi havarisi olan Batı dünyasının da Mısır’da demokratik geçişe destek vereceğini düşündü ama olmadı. Batı çıkar temelli bir dış politika izliyordu ve demokratik hükümetler ancak yanlarında oldukları takdirde destekleniyordu. Ne yazık ki mazlumlar onlar için önemli değildi. Yöneticiler Batı’ya dost olsaydı/olsalardı, diktatör ya da seçilmiş lider olmaları sorun olmazdı. Erdoğan hükümeti böyle bir yaklaşımı muhtemelen beklemiyordu.

Erdoğan muhtemelen Sissi’ye “demokrasiye dönüş” çağrısında bulunacaklarını düşündü ama zulmüne sessiz kaldılar, hatta onunla kol kola girdiler. Böylece Türk hükümeti, reelpolitik bir zeminde Mısır halkının karşısına çıkmadan en azından iki ülkenin çıkarlarını koruyacak olan el-Sisi yönetimi ile çaresizce bir yakınlaşma sürecine girdi.

Erdoğan’a suçlama

Erdoğan, Sissi (ve diğer bölgesel diktatörler) karşısında yalnız kalmasaydı, büyük olasılıkla bu tavır değişikliği olmayacaktı. Dolayısıyla Erdoğan’ın “Dün ona karşıydın ama bugün Sissi’nin elini sıkıyorsun” gibi ithamları, itham edenlerin samimiyetsizliğini gösteriyor. Bu tür çelişkili suçlamalar, Erdoğan’ı eleştirenlerin onu her koşulda eleştireceğini gösteriyor. Erdoğan nerede olursa olsun karşısına dikilmeye yemin etmiş görünüyorlar. Bu durumda dediklerine değer vermeye gerek yok.

Bu arada dolaylı olarak Müslüman Kardeşler grubuna ulaşarak yakınlaşma konusundaki görüşlerini sorma fırsatım oldu. Yakınlaşmaya herhangi bir itirazları olmadığını, ülke çıkarlarının bunu gerektirdiğini, iki ülkenin birlikte hareket etmesi gerektiğini söylediler. Bu belki diplomatik bir cevap, belki samimi ama Türk bilim adamı Prof. Dr. Ahmet Uysal, yakınlaşmanın İhvan’a da fayda sağlayacağını savunuyor.

Uysal, Türkiye ve Katar’ın arabuluculuk yapması durumunda Sissi’nin reformlar yapabileceğini ve İhvan üzerindeki baskının kalkabileceğini söyledi. Bunun geçmişte bir örneği var. Cemal Abdunnasir, Cemaat’e karşı benzer zulümler yapmıştı ancak Enver Sedat’ın iktidara gelmesinden sonra Cemaat’le barışması onları rahatlattı. Aynı şey bugün de olabilir” dedi Uysal.

Öte yandan diktatörlerle yaşamak, onlarla dost olmak anlamına gelmiyor. Başka seçeneğiniz yoksa onlarla yaşamaya alışmalısınız. Türkiye, terörü açıkça destekleyen Batılı ülkelerle de ilişki içinde değil mi? Herhangi bir Türk’e hangi ülkelerin Türkiye’ye düşman olduğunu sorarsanız, müttefik olarak bilinenler listenin başında yer alır. Buradan hareketle Türk hükümetinin Sissi yönetimi ile yaşadığı sorunları bir kenara bırakıp devlet çıkarlarına öncelik vermek istediği söylenebilir.

*Doktora sahibi Uluslararası İlişkilerde

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu