Prag’da masal devam etti: Köprüler, kaleler, efsaneler ve dans
İlk Prag yazımda Prag’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden bazılarını anlatmıştım ama Prag bu konuda o kadar zengin bir yer ki bu şehir hakkında sayfalarca yazılabilir. O halde Prag denilince akla gelen ikonik yapıları ve bu Avrupa güzelinin diğer mutlaka görülmesi gereken yerlerini yakından tanıyalım.
Charles Köprüsü
Vlatva Nehri’nin üzerinden geçen ve şehre bambaşka bir hava katan Charles Köprüsü’ne olan hayranlığımı nasıl ifade etsem bilemiyorum. Üzerinde yürüdükçe büyüleyen köprü, uzaktan bakınca daha da farklı bir şekilde büyülüyor. İster üzerinde ister Vlatva Nehri’nin kıyısında olsun, köprünün fotoğrafını nerede çekerseniz çekin, farklı bir güzellik yaşarsınız.
515 metre (1.693 fit) uzunluğundaki ve 30 aziz heykelinin bulunduğu köprü tam 50 yılda tamamlandı. Orijinalleri Lapiadrum Ulusal Müzesi’nde bulunan heykellerin her birinin ayrı hikayesi var.
Charles Köprüsü, Prag, Çek Cumhuriyeti. (Shutterstock Fotoğrafı)
Köprüdeki en ünlü heykel Nepomuklu Aziz John’a aittir. Bu köprüdeki en eski heykel ve aynı zamanda dramatik bir hikayesi var. Hikayeye göre Bohemya Dükü’nün karısı I. Wenceslaus, günah çıkarmak için sürekli olarak Nepomuklu Aziz John’a giderdi. Kral, karısının kendisini aldattığını düşünür ve bu nedenle günah çıkarmaya gider. İtiraf sırasında karısının ne dediğini John’a sorar. Ancak John bu bilgiyi paylaşamayacağını ve Tanrı’nın önünde verdiği sözü tutması gerektiğini söyleyince kral, Nepomuklu Aziz John’un Vltava Nehri’ne atılmasını emreder. Aziz, şimdi heykelinin olduğu yerde sulara atıldı. Hikayeye göre, Yahya nehre atıldığında nehirde bir hale oluşmuş ve aziz mertebesine yükselmiştir. Heykelin hemen altındaki köpek ve kadın kabartmalarına dokunursanız Prag’ı tekrar ziyaret edeceğiniz söyleniyor. Birçok şehirde var olan bu dilek tutma hikayeleri, Charles Köprüsü’nün birçok yerinde bulunur. Ne kadarı doğru bilemiyoruz ama Prag’a tekrar gelmek isteyenler deneyebilir. Köprüde özellikle dikkatimi çeken bir başka heykel daha var, Osmanlı heykeli. Zindanın kapısında bekleyen Osmanlı askeri figürü ile o dönemde Osmanlılara karşı hissedilen korku heykele yansımıştır.
Köprünün yapılışına dair sadece heykeller değil, birçok efsane de var. Efsanelerden birine göre burayı inşa eden işçiler köprüyü güçlendirmek için harca çiğ yumurta ve süt katmışlar. Bir diğeri de köprünün yapım tarihi ile ilgili. Köprünün inşasına 9 Temmuz 1357 günü saat 05.31’de başlandığı söyleniyor. Gökbilimciler bu tarihin uğur getireceğine inanıyor. Aynı zamanda yıl, gün, ay ve saati yan yana yazdığınızda 135797531 sayısı çıkıyor. Bu sayıları sağdan soldan okuyunca ortaya çıkan simetriyi görüyor musunuz? Son olarak Sakallı Adam heykelinde ise adamın gözlerine ve burnuna su geldiğinde Prag’ın sular altında kalacağına inanılır.
Köprüde heykellerin yanı sıra ressamlar, müzisyenler ve sokak sanatçıları gibi birçok renkli karakter göreceksiniz. Prag’dan ayrılmadan önce bu köprüden birkaç kez daha geçmek isteyeceğinizin garantisini verebilirim. Köprünün iki ucundaki gotik kuleler şehre yüzlerce kuleden oluşan adını verircesine tüm heybetiyle karşılıyor sizi.
Charles Köprüsü, Prag, Çek Cumhuriyeti. (Shutterstock Fotoğrafı)
Prag Kalesi
Dilerseniz Prag turunuza buradan başlayabilirsiniz. Tüm şehre hakim olan kaleden gezi rotasına da çıkabilirsiniz. Yaklaşık 70.000 metrekarelik (750.000 fit kare) bir alanı kaplayan Prag Kalesi, kuleleri, kiliseleri, evleri, sarayları, manastırları ve geniş bahçeleriyle dünyanın en büyük antik kale kompleksi olarak “Guinness Rekorlar Kitabı”nda listeleniyor.
Prag’a geldiğinizde sadece bu kaleyi ziyaret etmek için bir gününüzü ayırmanız gerekebilir. Eski Kraliyet Sarayı, Aziz George Bazilikası, Golden Lane, Aziz Vitus Katedrali ve Katedraldeki Büyük Güney Kulesi öne çıkanlardan bazılarıdır.
Kaledeki en görkemli yapılardan biri olan Vitus Katedrali, hem içiyle hem de dışıyla insanı kendine hayran bıraksa da aslında bazıları için ürkütücü bir atmosfere sahip. Dışarıda bulunan heykellerin kötü ruhları ve şeytanı temsil ettiği söyleniyor.
Çek Cumhuriyeti’nin Prag kentindeki kalenin çan kulesinden şehrin görünümü. (Getty Images Fotoğrafı)
Altın Şerit
Adını 17. yüzyılda burada yaşayan kuyumculardan alan bu cadde, sanıldığı gibi gözlerinizi kamaştıracak altının hakimiyetinde değil, rengarenk evleriyle içinizi ısıtıyor. Evlerde bir zamanlar sanatçılar ve zanaatkarlar yaşarmış ve bu caddede ilk amaç saray görevlilerinin barınma ihtiyacını karşılamakmış. ev numarası Franz Kafka’nın yaşadığı 22 numara da bu sokakta yer alıyor. Altın Yol’dan ulaşabileceğiniz kalenin duvarlarında işkence aletlerinin sergilendiği odayı saymazsak bu masalsı sokak içinizi ferahlatabilir.
Dar sokak, Prag, Çek Cumhuriyeti. (Getty Images Fotoğrafı)
Dünyanın en dar sokağı
Dünyada bu isme sahip başka sokaklar duymuş olabilirsiniz ama Prag’daki bu sokağın darlığı bir yana trafik ışıklarının olması onu daha da özel kılıyor. 10 metre uzunluğunda ve sadece 48 santimetre (18.8 inç) genişliğindeki bu cadde, Prag’ın en eski bölgesi olan Mala Strana’da bulunuyor.
Caddenin başında ve sonunda iki yeşil trafik ışığı vardır. Bu ışıklar, hepimizin bildiği trafik ışıklarıyla aynı kurallara sahiptir. İnsanlar aynı anda karşıdan karşıya geçip çarpışmasın diye kullanılıyor ama çok popüler olan bu dar sokakta herkes fotoğraf çekmeye can attığı için bu kurala pek uyulmuyor.
dans eden ev
Şehrin Gotik ve Barok mimarisi içinde oldukça post-modern olarak göze çarpsa da kimilerini sarsacak kadar kendine has duruşuyla bu çılgın yapı, önünde birkaç çılgın fotoğrafla çekilmeyi hak ediyor. Dans eden bir çifti simgeleyen ev, adını Hollywood’un ikonik dans çifti Ginger Rogers ve Fred Astaire’den alan Fred ve Ginger olarak da anılıyor.
Dans eden bina, Prag, Çek Cumhuriyeti. (Getty Images Fotoğrafı)
Kafka Müzesi
Kafka Müzesi, Eski Şehir Meydanı’ndan geçtiğinizde Charles Köprüsü’nün hemen yanındadır. Sıradan müzelerden çok farklı olan müzeye girdiğinizde sizi garip müzikler ve ses efektleri karşılıyor.
Vltava Nehri’nin kıyısında yer alan müzede başta Milena’ya yazılan mektuplar olmak üzere Kafka’nın pek çok eserinin orijinalini görebilirsiniz. Sıra dışı bir müze deneyimi yaşamak isteyenlerin mutlaka uğraması gereken yerlerden biri de Kafka Müzesi.
Bahsettiğim onca yer ve detaydan sonra Prag deyince hep bir şeylerin eksik olduğunu düşünürüm. Belki de bu eksiklikler ancak Prag’a gidilerek tamamlanabilir. Aslında bir kere değil iki üç kere gidilecek yerler listesine eklenmeli.
Bence, güzel şehri keşfetmek için iki kez ve sadece zevk için bir kez Prag’a gitmelisiniz. Belki de Cafe Slavia’da oturup sizi Orta Çağ’a götüren sokaklarından birinde Vltava Nehri’ni seyrederken sıcacık kahvenizi yudumlamalısınız. Prag’da ağır ağır ilerlerken şehrin havasını solumalı, ritmini hissetmelisiniz.