Terörün hedefi Türkiye’nin istikrarıdır.
PKK terör örgütünün Suriye ayağı YPG’nin İstanbul’un İstiklal Caddesi’nde düzenlediği terör saldırısında 6 kişi öldü, 81 kişi yaralandı. Türkiye güvenlik güçlerinin onlarca kez bozguna uğrattığı bu terör eylemi, kuşkusuz ülkenin güvenliğini, istikrarını, huzurunu ve büyümesini hedef almıştır.
Terör saldırıları sonrasında Türk devleti ve vatandaşlarının terörle birlikte mücadele ettiğini ve hiçbir koşulda pes etmeyeceğini göstermek gerekmektedir. Kafa karışıklığını körükleyebilecek herhangi bir söz savaşının zamanı değil.
Yetkililerin, sivilleri doğrudan hedef almak için bombayı bir bankın üzerine yerleştiren Ayn el-Araplı bir kadını yakalaması da önemlidir. Kadın terörist polise PKK tarafından eğitildiğini itiraf etti – bu da Türkiye’nin neden daha fazla gecikmeden Suriye’nin kuzeyindeki tüm “terör koridorunu” ortadan kaldırması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.
PKK’lı teröristler, Batı hükümetinin kendilerine doğrudan sivilleri hedef alan bir örgüt muamelesi yapmamasını sağlamak için saldırının sorumluluğunu üstlenmedi.
Türkiye’nin ‘terörle mücadele operasyonları’
Türkiye’nin Gülenci Terör Örgütü (FETÖ), DEAŞ, PKK terör örgütü ve onun Suriye kanadı YPG ile mücadelede önemli başarılar elde ettiği bir sır değil. Ayrıca yurt içinde ve Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’nin orta ve üst kademelerini ortadan kaldırmak için başarılı operasyonlar yürüten ülke, örgütü çöküşün eşiğine getirdi.
Gerçekten de Ankara, Suriye’de Türkiye’nin kurduğu güvenli bölgelere çok sayıda PKK/YPG bombalaması yapmaktan uzun süredir hüsrana uğramıştı. Bu nedenle Taksim’deki terör saldırısı, Türkiye’nin PKK/YPG üzerindeki baskısını bir sonraki aşamaya taşımasına yol açacaktır. Bu anlamda Türk hükümeti, ABD ve Rusya ile yapacağı görüşmelerde Türkiye sınırlarının 30 kilometre (18 mil) yakınındaki tüm teröristlerin temizlenmesi konusunu gündeme getirecek. Aynı zamanda İran’ı bir kez daha PKK konusunda uyarmak gerekiyor.
Terör saldırılarını kınamak, Türkiye’nin acısını paylaşmak yetmez. Batılı hükümetler, Moskova ve Tahran ile birlikte, terörist gruplar arasında ayrım yapmanın anlamsız olduğunu anlamalılar.
Aynı zamanda Türkiye’nin neden İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvuruları bağlamında terörle mücadeleye vurgu yaptığı ve bilinen teröristlerin iadesini talep ettiği de anlaşılmalıdır.
Bütün bunlar Türk halkının güvenliğiyle ilgili, diplomatik hesaplarla değil. Buna göre Türk halkı, ittifaklarımızın, komşuluk ilişkilerimizin ve her şeyden önce insan olmanın gereğini ilgili tüm hükümetlerden yapmalarını beklemektedir.
Diplomatik alanda Türkiye ile rekabet edemeyen ülkelerin terör örgütlerini kullanarak milletimizi hedef almaları tamamen mümkündür. Bu çabalara verilebilecek en güzel cevap, millet olarak terörün birliğimize, dirayetimize ve kararlılığımıza zarar veremeyeceğini, ülkemizin yükselişinin durdurulamaz olduğunu ifade etmektir.
Bazı kişilerin sosyal medya platformlarında terörizmi iç siyasetin retorik cephanesi gibi ele alması kabul edilemez. Dünyanın belirsizliğin giderek arttığı bir dönemde Türkiye, diplomatik başarısı ve bir istikrar adası olarak dikkatleri üzerine çekti. Vatanımız her birimizindir.
Son olarak, The New York Times’ın (NYT) son terör saldırısı haberlerinde Türk halkını görmezden gelip İstiklal Caddesi’nde vakit geçiren “turistlerden” bahsetmesinin utanç verici olduğunu belirteyim.